Sayfa İçeriği: Cemil Meriç Sözleri, Cemil Meriç Anlamlı Sözleri, En Güzel Cemil Meriç Sözleri, Kısa Cemil Meriç Sözleri, Cemil Meriç Etkileyici Sözleri, Cemil Meriç Kimdir
Yazar, çevirmen ve düşünür olan Cemil Meriç tarafından söylenmiş hayata anlam katan en güzel sözlerini siz değerli takipçilerimiz için bir araya toparladık.
Cemil Meriç Sözlerini Facebook, İnstagram, Whatsapp ve Twitter, gibi sosyal platformlarda paylaşabilirsiniz.
Hüseyin Cemil Meriç (12 Aralık 1916, Reyhanlı, Hatay – 13 Haziran 1987, İstanbul), Türk yazar, çevirmen ve düşünür. Başta dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji olmak üzere sosyal bilimlerin birçok alanında araştırma yapmış ve yazılar kaleme almış bir düşünce adamıdır. Telif ettiği 12 eseri ve tercümeleriyle Türk edebiyatında önemli bir yeri olduğu kabul edilir. Sosyoloji profesörü Ümit Meriç’in babasıdır.
1916’da Reyhaniye’de (bugünkü Reyhanlı) dünyaya geldi. Balkan Savaşları sırasında Dimetoka’dan göçmüş bir ailenin çocuğuydu. Babası, Dimetoka’da hakimlik yapan Mahmut Niyazi Bey, annesi Zeynep Ziynet Hanım’dır. Babası Mahmut Niyazi Bey Antakya’da Ziraat Bankası Müdürlüğü ve mahkeme reisliği yapmıştır. 7 yaşına kadar Antakya’da yaşayan Cemil Meriç, babasının memuriyetten ayrılması üzerine ailesi ile birlikte Reyhanlı’ya döndü. Reyhanlı Rüşdiyesin de ilkokulu bitirdikten sonra yeniden Antakya’ya gitti. Fransız idaresindeki şehirde Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya Sultanisi’nde okudu. Bu okulda iken gözlerinin 6 derece miyop olduğu anlaşıldı. İlk yazısı olan “Geç Kalmış Bir Muhasebe” başlıklı makalesi yerel Yenigün gazetesinde yayımlandı. 12. sınıftayken, milliyetçi tutumu, yayımlanan bir yazısı ve bu yazıda bazı hocalarını eleştirmesi yüzünden lise diplomasını alamadan okulu terk etmek zorunda kaldı. Lise öğrenimine devam etmek üzere İstanbul’daki Pertevniyal Lisesi’ne gitti. Bu sırada Nâzım Hikmet ve Kerim Sadi başta olmak üzere dönemin solcu aydınlarıyla tanıştı. Geçim sıkıntısı nedeniyle 1937’de İskenderun’a döndü. Haymaseki köyünde 9 ay kadar ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra aynı yıl İskenderun’da Tercüme Bürosu’na reis muavini oldu. 1938’de Batı Ayrancı Köyü’nde ilkokul öğretmenliği, Türk Hava Kurumu’nda sekreterlik, belediyede kâtiplik gibi geçici işlerde çalıştı. 1939 Nisan ayında Hatay hükümetini devirmek iddiasıyla tutuklanıp Antakya’ya götürüldü; idam talebiyle yargılandı; 2 ay sonra beraat etti.
1940’ta İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu’na burslu olarak kabul edildi, 2 yıl bu kurumda öğrenim gördü. 1941’den başlayarak İnsan, Yücel, Gün, Ayın Bibliyografyası dergilerinde yazıları yayımlamaya başladı. 1942’de Elazığ Lisesi’nde Fransızca öğretmenliğine atandı; Elazığ’a gitmeden az önce öğretmen Fevziye Menteşeoğlu ile tanışıp evlendi. Her iki gözündeki yüksek miyoptan ötürü askerlikten muaf tutulan Meriç, ilk çeviri kitabı Balzac’ın “Altın Gözlü Kız” romanını 1943’te yayımlandı. Öğretmen eşinin tayininin Elazığ’a çıkmaması ve çiftin bu şehirde iki çocuk kaybedip ancak İstanbul’da doğum yapabileceğinin anlaşılması üzerine 1945’te Elazığ’daki öğretmenlik görevinden ayrılıp İstanbul’a gitti. 1945’te oğlu Mahmut Ali, ertesi yıl ise kızı Ümit dünyaya geldi. 1946’da İstanbul Üniversitesi’nde Fransızca okutman olarak göreve başlayan Meriç, 1974’te emekli oluncaya kadar Fransızca okutmanlığı sürdürdü bu arada bir yıl kadar Yirminci Asır dergisinde yazılar yayımladı (1947). Victor Hugo’nun Hermani adlı piyesini manzum olarak tercüme etti (1948); Işık Lisesi’de Fransızca dersleri verdi (1952-1954)
1954 yılının bahar aylarında bir kaza sonucu gözlerini tamamen yitirince birkaç başarısız göz ameliyatının ardından 1955’te vapurla tek başına Marsilya’ya, oradan Paris’e gitti. 6 aylık tedavi başarılı sonuç vermeyince yurda döndü. Görme yetisini tamamen yitirdiğinden dolayı bir süre bunalıma girdi ancak çevresindekilerin yardımıyla yeniden okuyup yazmaya başladı. Görme yetisini yitirdikten sonra yazarlık hayatının en üretken çağı başladı. Çevresindekilere okuttuğu Fransızca ve İngilizce metinleri sözlü olarak çevirdi ve yardımcılarına yazdırdı. Basılmamış olan bir Fransızca grameri hazırladı. Dikte etmek suretiyle makaleler yazmaya devam etti. 1963’ten itibaren Edebiyat Fakültesi’nin Sosyoloji bölümünde sosyoloji ve kültür tarihi dersleri verdi; bu dersleri emekliliğine kadar sürdürdü. Aralıklarla 20 yıl sürdürdüğü günlüklere 1963 yılında başladı.[6] İlk telif kitabı “Hint Edebiyatı” 1964’te yayımlandı. Bir dünya edebiyatı yazma düşüncesiyle yola çıkan Meriç, İran edebiyatı ile işe başlamış ama sonra Hint edebiyatına yönelmişti. Doğu medeniyetlerine karşı olan önyargıları yıkmayı amaçlayan ve 4 yıllık bir çalışmanın sonucu olarak ortaya çıkan eser, “Bir Dünya’nın Eşiğinde” başlığıyla iki kez daha basıldı. Hint Edebiyatı’ndan sonra Batı düşüncesinin önemli bir yönünü aydınlatmayı amaçladı. Bu düşünceyle sosyalizmin temelini atan ve sosyolojinin kurucusu olan Saint Simon hakkında bir eser kaleme aldı ancak basacak yayınevi bulmakta zorlandı. Eser, 1967’de Can Yayınları tarafından basıldı.
1965-1973 yılları arasında çeşitli dergilerde yazıları ve çevirileri yayımlandı. Hisar dergisinde “Fildişi Kuleden” başlığı ile sürekli denemeler yazdı. İstanbul Üniversitesi Fransızca okutmanlığından emekli oldu ve yılların birikimini kitaplaştırmaya girişti. O yıl, Türkiye Millî Kültür Vakfı’ndan fikir dalında ödül aldı. “Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülâkata bu kitabı yazmak için geldim.” dediği “Bu Ülke” adlı kitabını 1976’da yayımladı. Kitap, onun çeşitli fikir, kültür ve edebiyat meselelerine dair aforizmalarından oluşur. Aynı yıl, medeniyet kavramını tartıştığı “Umran’dan Uygarlığa” adlı eseri yayımlandı. 1978-1984 yıllarında çoğu Kubbealtı’nda olmak üzere konferanslar veren Meriç, 1980’de br edebiyat tarihi ve düşünce tarihi niteliği taşıyan “Kırk Ambar” adlı eseri Türkiye Milli Kültür Vakfı Ödülü’ne layık görüldü.
1981’de Ankara Yazarlar Birliği tarafından “Yılın Yazarı” seçildi. 1981’de basılan yarı derleme, yarı telif Bir Facianın Hikâyesi’nde yakın tarihin yeni bir muhasebesini yaptı. 1983’te eşi Fevziye Hanım’ı kaybeden Meriç, aynı yıl Ağustos ayında beyin kanaması geçirdi ve sol tarafına felç indi. Sağlığında basılan son eserleri Işık Doğudan Gelir (1984) ile Kültürden İrfana (1985) oldu. 13 Haziran 1987’de hayatını kaybetti. Cenazesi, Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmiştir. 2004 yılında Üsküdar Belediyesi’nin açtığı kültür merkezine, 2012 yılında Hatay’daki il kütüphanesine adı verilmiştir. Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde doğduğu ev müzeye dönüştürülmüştür
Ne kadar müslüman varsa o kadar Allah vardır.
Asi, isyan ediyorsa yeni bir tanrı bulmak amacıyladır.
Siz namuslulardan olun, ne kadar az olduğunuzu göreceksiniz.
Münakaşada zafer, mağlup olanındır, yenilmek zenginleşmektir.
Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını “yaşanmaz” laştıranlardır.
Ortada bir pasta var saģdan yiyene sağcı soldan yiyene solcu demişler.
Her yüzyılda birkaç kişi düşünür, diğerleri ise onların düşündüğünü düşünür.
Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede bilim adamı nasıl çıkar?
Muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayan bir köprü olmak isterdim
Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekânın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek.
Eğer şu zamanın bozukluğundan iğrenip ecdadın şerefli tarihini özlemek gericilikse, her namuslu Türk vatandaşı gericidir.
Kitap, zekayı kibarlaştırır.
Çıkar konuşunca vicdan susar..
Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir.
Kahramanlık, hatada ısrar etmemektir.
İyilik eden mükâfat beklediği an tefecidir.
İnsanlar kıyıcıydılar kitaplara sığındım.
Imtihandan geçmeyen sevgi, saman alevidir.
Kendini tanımak, marifetlerin marifeti.
İnsan hafızasının gücü nisbetinde acı çeker.
Görenin yalnızlıktan, şikayete hakkı yoktur.
Türkiyede ki kavga Hilâl ile haç ın kavgasıdır.
Kitaplardaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim.
Zulmün karşısında tarafsızlık, namussuzluktur.
İzm’ler idraklerimize giydirdiğimiz deli gömlekleridir.
Tarih çizilecek bir tablo değil çözülecek bir bilmecedir..
Coğrafyamızda tek kıta vardı, kafatasımızda tek yarım küre.
Bazıları taçla doğar, bazıları kılıçla. Ben kalemle doğmuşum.
Ben bu kadar acıyı sen de başkalarına benze diye çekmedim.
Zindanıma geldiğin zaman iki yol vardı önümde: cinnet ve ölüm, Sen üçüncü oldun.
Yalnızım diyorsun. Benimle olmadıktan sonra, beraber olmadıktan sonra yalnız olmak en güzeli.
Her büyük adam kucağında yaşadığı medeniyetin üvey evladıdır. Zira o başkalarının veya geleceğin çocuğu, kendi medeniyetinin değil.
Gençliğim ahlaksız bir vadide akan başıboş bir ırmaktı.
Hangi beste sözün musikisiyle, sözün füsunuyla boy ölçüşebilir.
O kadar yalnızdım ki; karanlıklardan iblisin eli uzansa minnetle sıkardım.
Meçhule açılan bir kapıdır kitap. Meçhule, yani masala, esrara, sonsuza.
Olimpos dağının çocukları, Hira dağının evlatlarını asla kabullenemeyecektir.
Memlekette sağcı-solcu, ilerici-gerici yoktur, bu memlekette namuslular ve namussuzlar vardır.
Belimin bu kadar bükülmesinin sebebi bilesiniz ki biraz da sizin yükünüzü taşımamdan dolayıdır..
İmânsız ve idealsiz nesiller türettik.Pusuda bekleyen yabancı ideolojiler setleri yıkılan ırmaklar gibi yayıldılar ülkeye.
Müslümanım, Müslüman bir çevrede doğdum. Ancak ne kadar inanıp inanmadığımın cevabını mahşer günü bilebileceğim.
Bizler ki aynı kitaba baş eğmiş insanlarız, bizden âlâ akraba mı olur?
Düşünce, bir meydan okuyuşa idrakimizin verdiği cevaptır.
Çok zaman kaybettim. Çok zaman ve biraz ümit. Yaşamak bu galiba.
Hiçbir zafer umulanı vermez ve hiçbir yenilgi mutlak değildir.
Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilik ise her namuslu insan gericidir.
Düzgün bir insan olmak,samimi bir musluman olmakla başlar. Olympus un cocuklari hira daginin evlatlarini kabul etmezler.
Zeka rüzgarda unutulan mum, bencillik fanus. Senin fanusun yok. Ve şuurun hasta bir hayvanın korkularını aksettiren kırık bir ayna.
Karanlıkları devirmek ve aydınlık bir çağın kapılarını açmak için en mükemmel silah kalem.Sözle ,yazıyla kazanılmayacak savaş yok.
Dante cehennemi anlayamamış dostum. Cehennem hatıraların küllenmesi, ümitlerin susması. Cehennem haykıramamak, ağlayamamak.
Her büyük adam kucağında yaşadığı medeniyetin üvey evladıdır..Zira o başkalarının veya geleceğin çocuğu, kendi medeniyetinin değil.
Bu kavga, Olimpos Dağı’nın çocukları ile Hira Dağı’nın çocukları arasındadır. Ama Olimpos tek yürek, Hira mahzun.
Kahraman aramaktan vazgeçeli yıllar oluyor sen de kalabalıktan herhangi birisin küçük tezatlar içinde bocalayan ne istediğini bilmeyen bir mösyö ya da sör.
Yaratamıyorsun.Düşünce… düşünce berraktır,sen düşünemiyorsun.Dış dünyadan kopmuşsun, iç dünyan hasta bir hayvanın korkularını aksettiren ayna…kırık bir ayna.
Don Kişot olun. Tek hürmet ettiğim adamdır. Kaybedilmiş bir davanın bu kadar fedakar bir kahramanı olabilir. Öyle görmek ve inandırmak ihtiyacında. Dünya Sanço Panza’ larla dolu.
Bir önceki yazımız olan Konfüçyüs Sözleri başlıklı makalemizde Konfüçyüs, Konfüçyüs Anlamlı sözleri ve Konfüçyüs kimdir hakkında bilgiler verilmektedir.
Yayınlanma Tarihi: 22 Eylül 2020
Kategori: Ünlü Sözler
Görüntüleme: 3980 Defa
Etiketler: Cemil Meriç Cemil Meriç kimdirİ Cemil Meriç sözleri En güzel Cemil Meriç sözleri