Sayfa İçeriği: George Orwell Sözleri, George Orwell Etkileyici Sözleri, En Güzel George Orwell Sözleri, Kısa George Orwell Sözleri, George Orwell Anlamlı Sözleri, George Orwell Kimdir
Ünlü İngiliz yazar George Orwell tarafından söylenmiş hayata yön veren en güzel ve etkileyici sözlerini siz değerli takipçilerimiz için bir araya derledik.
George Orwell Sözlerini Facebook, İnstagram, Whatsapp ve Twitter, gibi sosyal platformlarda paylaşabilirsiniz.
George Orwell, ya da asıl adıyla Eric Arthur Blair (d. 25 Haziran 1903, Bihar; ö. 21 Ocak 1950, Londra), 20. yüzyıl İngiliz edebiyatının önde gelen kalemleri arasındadır. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı romanı ve bu romanda yarattığı Big Brother (Büyük Birader) kavramı ile tanınır. Eserlerinde yer alan netlik, zeka, sosyal adaletsizliğe karşı farkındalık ve totalitarizme karşı duruşu onun imzası niteliğindedir.
Orwell’in hayatı, sonradan yazılarını etkileyecek olan deneyimlerle doludur. Burslu okuduğu Eton Kolejinden mezun olduktan sonra, o sırada bir İngiliz sömürgesi olan Burma’da bulunmuş, kısa süreliğine buranın polis teşkilatında görev yapmıştır. Bu memuriyet döneminde şahit olduğu acımasız uygulamalar, emperyalizme karşı geliştirdiği derin öfkeye katkıda bulunmuştur.
Gençlik döneminde Fransa’da bulunmuş, türlü mesleklerde çalışmış, para problemi gerek yazarlığa başlamadan önce, gerekse ilk yapıtlarını kaleme aldığı yıllarda yakasını bırakmamıştır. Orwell’in ilk romanı, otobiyografik olup olmadığı hâlen tartışma konusu olan Paris ve Londra’da Beş Parasız’dır. 1933 yılında yayınlanmış olan bu eserde olaylar, ismi asla zikredilmeyen bir karakterin ağzından aktarılmaktadır. Eserin kahramanı Paris’te İngilizce kursu vermek üzere bulunan ve öğrencilerinin dersleri türlü bahanelerle bırakmasından sonra ise işsiz ve meteliksiz kalan genç bir adamdır. Günler boyunca açlık çeken, sokakta sabahlayan, sonunda önce otel mutfağında, ardından da bir restoranın bulaşıkhanesinde iş bulan baş karakter, sonunda zihinsel engelli bir çocuğun eğitmenliğini üstlenerek Londra’ya gider.
Ne var ki talihsizlik ve yokluk burada da peşini bırakmaz. İşvereni olan ailenin tatile çıktığını öğrenir, onların dönüşünü yersiz yurtsuz bir serseri olarak, yollarda aç bilaç taban teperek, güçsüzlere ayrılmış yatakhanelerde sabahlayarak geçirmek zorunda kalır.
Avrupa’nın iki büyük başkentini toplumun en alt basamağındaki bir kişinin gözünden betimleyen bu eserinden sonra Burma Günleri (1934) ve pek fazla beğenilmeyen Papazın Kızı (1935) gelir. Orwell’in edebebiyat hayatındaki ikinci kilometre taşı daha sonra kaleme alacağı Daralma ile pek çok ortak noktası bulunan Keep the Aspidistra Flying (Zambak Solmasın) adlı romandır. Orwell bu eserde kendisinin de bir parçası olduğu, dar gelirli ortadireğin yaşantısına ayna tutar, bu sınıfa mensup olanların hayatını adım adım kurutup manasızlaştıran, umutlarını ve hayallerini teker teker öldüren geçim derdine ve tekdüzeliğe isyan eder.
1937 yılında Orwell maden işçilerinin hayatına dair bir araştırma olan Wigan Pier Yolu’nu kaleme alır. Ne var ki yazıları, bu tarihten sonra bir süreliğine kesintiye uğrayacaktır; çünkü güneyde, İspanya’da savaş davulları çalınmaya başlanmıştır. Orwell, İspanya’da darbe girişiminde bulunan ve Hitler ile Mussolini’nin de desteğini alan Franco’ya karşı çarpışacak gönüllülere katılarak İspanya’ya gider. Savaşa dair anılarını daha sonra Katalonya’ya Selam adlı eserinde aktaracaktır. Orwell’in ölümünün ardından evrakı arasında bulunan notlarda İspanya’ya ilk gidişini şu şekilde anlatır:
POUM milisine 1936 yılı sonunda katıldım. Bir başkasına değil de bu milise katılmamın başlıca nedenleri şunlardı: İspanya’ya gitmeye gazete makalelerim için malzeme toplayabilmek amacıyla niyetlenmiştim. Bunun yanı sıra, eğer çarpışmaya değer gibi görünürse, belki de savaşırım diye muğlâk bir düşünce de vardı kafamda. Ne var ki hastalıklı bünyem ve nispeten az sayılabilecek askeri tecrübem hesaba katıldığında, savaşmak hususunda pek bir kuşkuluydum.
Orwell gördükleri karşısında çok etkilenir: Darbecilerle çatışan devrimci örgütler, özellikle de sosyalistler ve anarko-sosyalistler İspanya’da yepyeni bir düzen kurmuş gibidir. Fuhuş ortadan kaldırılmış, sokaklardan dilenciler kaybolmuştur. Piyasadaki pek çok mal ihtiyaç sahiplerine parasız dağıtılmaktadır. Yeni sistem sosyal hayatın her detayını etkilemektedir: Artık hiç kimse senyör gibi karşıdaki kişinin üstün olduğunu ima eden sözcükleri telaffuz etmemektedir ve bahşiş bırakmak yasaktır.
Orwell cepheye gider ve ardından bir keskin nişancının attığı mermiyle gırtlağından vurulur. Ölümden kıl payı kurtularak cephe gerisine gönderilir ve İspanya’ya ilk geldiğinde gördüğü düzenin tamamen ortadan kaldırılmış olduğuna tanık olur. Kanaatine göre bu durum sadece İspanyol burjuvazisinin değil, Avrupa’da zamansız bir sosyal devrim hareketinin başlamasını “faşizme karşı birleşik cephe” politikaları açısından sakıncalı bulan Stalin’in de eseridir.
Kısa bir süre sonra Sovyetler Birliği ile yakın bağları bulunan İspanyol Komünist Partisi bir siyasi temizlik hareketine girişir. POUM (Marksist İşçi Birlik Partisi) yasadışı ilan edilir, yabancı uyruklu birçok asker tutuklanır veya -Orwell gibi- ülkeyi terk etmek zorunda kalır. Orwell’in ömrü henüz kırk altı yaşındayken noktalanmıştır. Hayvan Çiftliği’nden sonra epey üne kavuşsa ve maddi sıkıntıları sona erse de yoksulluk günlerinde tutulduğu verem hastalığı hayatının son döneminin büyük bölümünü hastanelerde geçirmesine yol açmıştır. II. Dünya Savaşı boyunca Observer gazetesinde çalışmıştır. 1945 yılında eşini başarısız bir ameliyat sonrasında kaybetmiş, ölümünden kısa bir süre önce yeniden evlenmiştir. 21 Ocak 1950 tarihinde Londra’da hayata veda etmiş, ardında on adet kitap ve sayısız makale bırakmıştır.
Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir.
Ben, toplumun kötülük yapmak istediği halde iyilik yapan bölümündenim.
Politik dil yalanları gerçekmiş gibi, cinayeti saygın göstermek için tasarlanmıştır.
Önemli olan yaşamak değildir. Başarmak hiç değildir. Önemli olan insan kalmayı bilmektir.
Sanatın politikayla hiçbir ilgisinin olmaması gerektiği fikrinin kendisi de politik bir tutumdur.
Zekilik kadar aptallık da gerekliydi. Ama aptalca davranmak da zekice davranmak kadar zordu.
Bilinçleninceye dek baş kaldırmayacaklar, baş kaldırmazlarsa da hiçbir zaman bilinçlenmeyecekler.
Bazı şeyler geri gelmiyordu, insan bir daha geriye dönemiyordu. İnsanın içinde bir şeyler ölüyor, yanıp kül oluyordu.
Saflıktan tiksiniyorum, iyilikten tiksiniyorum! Erdem diye bir olmasın istiyorum. Herkes dipten doruğa yozlaşsın istiyorum
Acının karşısında kahramanlık olmaz.
Eşitliğin olduğu yerde akıl ağır basabilirdi.
Deli dedikleri şey tek kişilik bir azınlıktı belki de.
Bize duymak istediklerimizi söyleyen kitapları severiz.
Belki de insan sevilmekten çok, anlaşılmayı istiyordu.
En iyi kitaplar; bize bilmediklerimizi söyleyenlerdir.
Belki de insan sevilmekten çok, anlaşılmayı istiyordu.
Bütün insanlar düşmandır. Bütün hayvanlar yoldaştır.
Doğru sözler paylaşıldıkça, doğru düşünceler artar.
Özgürlüklerini savunamayanların ödedikleri bedel ağırdır.
Bütün kitaplar eşittir; ama bazı kitaplar öbürlerinden daha eşittir.
Kafatasınızın içindeki birkaç santimetreküp dışında, hiçbir şey sizin değildi.
Geçmiş silinmekle kalmıyor, silindiği de unutuluyor, sonunda yalan gerçek olup çıkıyordu.
Her siyasi kuram kendine ne ad takarsa taksın, hiyerarşiye ve baskıya dönüş yapmıştır.
İyi yazamıyorsan, iyi düşünemezsin; iyi düşünemiyorsan başkaları senin yerine düşünür.
Bağlılık, düşünmemek demektir, düşünmeye gerek duymamak demektir. Bağlılık, bilinçsizliktir.
Bu hayatta başımıza gelen tüm kötülüklerin insanların zorbalığından kaynaklandığı gün gibi açık değil mi?
Ne okumak istediysem onu okudum ve onlardan, bana okulda öğrettiklerinden çok daha fazlasını öğrendim.
Milliyetçi, kendi tarafınca girişilen katliama karşı çıkmamakla kalmaz, ayrıca bunları hiç duymamak gibi müthiş bir yeteneğe de sahiptir.
İnsanoğlu, kendinden başka hiçbir yaratığın çıkarını gözetmez.
Tüm sorunlarımızın yanıtı burada. Tek bir sözcükte özetlenebilir: İnsan.
Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa; gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder.
Gazetecilik, birilerinin yayınlanmasını istemediği haberleri yazmaktır; gerisi halkla ilişkilerdir.
Biz düşmanlarımızı yok etmek için uğraşmayız, onları değiştiririz. Bilmem, anlatabiliyor muyum?
Oynadığınız bu oyunda, kazanmak söz konusu değil. Ama bazı yenilgiler ötekilerden daha iyidir.
İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca mutluluğa ulaşabilir.
Sahtekarlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir.
Şunu da unutmayın ki, insana karşı savaşırken sonunda ona benzememeliyiz. Onu alt ettiğimiz zaman bile, onun kötü alışkanlıklarını benimsemeye kalkmayın
İnsan bir daha geriye dönemiyordu. İnsanın içinde bir şeyler ölüyor, yanıp kül oluyordu.
Belki de, insanların ancak açlık sınırlarına yaklaştıkları zamanlarda söyleyecek şarkıları oluyordu.
Ustaya sormuşlar; her şeyi kaybettik ne yapacağız? Üstat cevap vermiş; çay koy, yeniden başlayacağız.
Özgürlük iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir. Eğer buna izin verilirse gerisi kendiliğinden gelir.
Dışarıdaki hayvanlar bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor; ama birbirlerinden ayırt edemiyorlardı.
Zulüm ve işkenceye kıllarını kıpırdatmadan seyirci kalan eğitimli kişiler; körlükleriyle mi aşağılıktır, yoksa vicdanlarıyla mı, bilinmez.
Hayvan Çiftliği’nde Cumhuriyet ilan edildi. Bir başkan seçmek gerekiyordu. Tek aday olan Napoleon oy birliğiyle başkan seçildi.
İnsan, ardında tek bir iz bile, bir kağıt parçasına karalanmış tek bir adsız sözcük bile bırakamadıktan sonra, geleceğe nasıl seslenebilirdi?
Yaptığınız, söylediğiniz ya da düşündüğünüz her şeyi en ince ayrıntısına dek ortaya çıkabilirler ama gönlünüzün derinliğine, işleyişine, sizin bile bilmediğiniz o yere el uzatamazlar.
Bu isyanın ne zaman başlayacağını bilmiyorum, bir hafta sonra da başlayabilir, yüz yıl sonra da, ama şu ayaklarımın altında gördüğüm samanlar kadar emin olduğum bir şey var: Er geç adalet yerini bulacak.
İnsan ile hayvanların ortak çıkarı vardır, birinin dirliği öbürlerinin de dirliğidir, diyen çıkabilir. Onlara sakın kulak asmayın. Hepsi yalan. İnsanoğlu, kendinden başka hiçbir yaratığın çıkarını gözetmez.”
İçeride on ikisi de öfkeyle bağırıyor, on ikisi de birbirine benziyordu. Artık domuzların yüzlerine ne olduğu anlaşılmıştı. Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine bir insanların yüzlerine bakıyor; ama onları birbirlerinden ayırt edemiyorlardı.
Artık saf aşık ya da tutku söz konusu değildi. Hiçbir duygu saf olamıyordu, çünkü her şeye korku ve nefret sinmişti. Kucaklaşmaları bir savaş, orgazmlarıysa bir zafer olmuştu. Bu, partiye indirilmiş bir darbeydi. Sevişmek siyasal bir eylemdi.
Bir önceki yazımız olan Halil Cibran Sözleri başlıklı makalemizde Filozof Halil Cibran sözleri, Halil Cibran ve Halil Cibran kimdir hakkında bilgiler verilmektedir.
Yayınlanma Tarihi: 08 Ekim 2020
Kategori: Ünlü Sözler
Görüntüleme: 3549 Defa
Etiketler: En güzel George Orwell sözleri George Orwell George Orwell kimdir George Orwell sözleri